Göz ve çevresi insanın yüzünde en çok dikkati çeken dokulardır. Kişi kaç yaşında olursa olsun, çökmüş göz altları yüzde yorgunluk, hastalık, uykusuzluk ifadesi yaratır. Göz çevresine yapılan uygulamalar dinlenmiş, aydınlık ve uyanık bir ifade içindir. Kişinin başka kişilere benzetilmeye çalışılması veya gerçekçi olmayacak şekilde gençleştirilmeye çalışılması demek değildir. Oluşan yeni görünümle ilgili olarak kişinin aynaya baktığı zaman kendini daha iyi görmesi, yakınlarının yüzünde aydınlık ve dinlenmiş bir ifade olduğunu ifade etmeleri, fakat yabancıların herhangi bir yorum yapamamaları gerekir. Önemli olan kişinin yine kendisi olmasıdır.
Göz çevresi neden erken yaşlanır?
Günümüz dünyasında kimse “yaşlanma” yı kendine yakıştıramıyor. Çünkü yaşımız ilerlese de aktif olarak çalışıyoruz, her türlü sosyal faaliyetin içinde yer alıyoruz ve her türlü fiziksel aktiviteyi yapabiliyoruz. Doğrusu gönlümüz “yaşlanmıyor” ama ya yüzümüz?
Yüzümüz ve özellikle göz çevresi, vücudun en çok hareket eden bölgesidir. Aynı zamanda buradaki deri vücuttaki en ince deridir ve güneşte kalma süresi vücudun her yerinden daha fazladır. Bu nedenlerle, yaşlanma özellikle göz çevresi ve yüzden başlar.
Peki, bu durumda ne yapmalı?
Bazı hastalarım bana “Beni ameliyat etmeden gençleştiremez misiniz?” diye soruyorlar. Bu sorunun cevabı zor değil, ama cevabın anlaşılması için yüzün nasıl yaşlandığına kısaca bakalım:
Yüzümüz nasıl yaşlanır?
Yüzümüzün en erken yaşlanma belirtisi göz altları ve üst yüzde başlar. Bunun 3 nedeni vardır:
Çevremizde cerrahi olarak yüzünü gerdiren insanların “gergin” olduklarını, fakat genç bir insandaki dolgunluk ve parlaklığı taşımadıklarını görürüz. Bunun nedeni cerrahide yukarıdaki 3 faktörün tümünün düzeltilmemiş olmasıdır. Derinin gerilmesi ile sarkma bir ölçüde giderilmektedir, fakat derinin görünüşü iyileştirilmediği ve deri altı yağ dokusu kaybı yerine konmadığı zaman kişi gençleşmiş bir görünüme kavuşamamaktadır.
Günümüzde cerrahi uygulanmadan yapılan bazı işlemlerle yukarıda bahsettiğim 3 neden dengeli olarak düzeltilirse memnuniyet verici görünümler elde edilebilir. Yapılan minimal invaziv- cerrahi dışı işlemler genellikle aylar içinde tekrarlanması gereken işlemlerdir. Fakat cerrahi ile karşılaştırıldığında komplikasyonların daha az ve daha kolay düzeltilebilir olması, iş-güçten kalma süresinin çok kısa olması, maliyetin daha düşük olması nedeniyle günümüzün hızlı yaşayan insanları tarafından daha çok tercih edilmektedirler.
Peki, neler yapabiliyoruz?
DERİ, HACİM ve YERÇEKİMİ
DERİ:
Deri, yüzü tamamen kaplayan ve görünümünde en önemli olan dokudur. Yıllar boyu ultraviyole etkisinde kalan, kuruyan, esnekliğini kaybeden cilt kırışır ve parlaklığını kaybeder. Cilt üzerine sürülen kremler ne yazık ki cilt altına nüfuz edemez. Deri altından derinin beslenmesi ve toparlanması için bazı maddeler (ki bunlar kendi kanımızdan elde edilen plazma, hyalüronik asit gibi çeşitli su tutucu maddeler, vitaminler vs. olabilir) deride küçük delikler açılarak deri altına verilebilir. Bu işleme “Mezoterapi” denir. Mezoterapi klasik iğnelerle yapılabildiği gibi, ucu iğneli motorize kalemle deride çok sayıda küçük delikler açılarak da yapılabilir (Mikroiğneleme). Bu işlemle deri altına aktif maddeler gönderildiği gibi, deride yaptığı mikroskopik düzeyde bir “yaralanma” deri altındaki yenilenme-onarım mekanizmalarını da harekete geçirir. Bu sayede hücre metabolizması hızlanır, kollajen yapımı uyarılır, cilt kuruluğu giderilir, prüzsüz bir cilt elde edilir ve yaşlanma geciktirilir.
Deri yüzeyindeki kırışıklıkların düzeltilmesi ve lekelerin yok edilmesi için çeşitli kimyasal ajanlar ve lazer uygulamaları olduğu gibi, plazma enerjisi (PlasM®) ile ameliyatsız göz kapağı gençleştirme yöntemi, gittikçe daha çok kullanılmaktadır. Plazma enejisi ile cildin en yüzeyel tabakası buharlaştırılarak cildin kendi kendine gerilmesi sağlanır. Örneğin üst kapak cildi nispeten genç yaşlarda katlantı yaparak üst göz kapağındaki makyaj platformunu örter. Bunun giderilmesinde cerrahi blefaroplastiye alternatif olarak plazma enerjisi tatminkar sonuçlar vermektedir.
Deri altında yüzeye yakın yerleşen mimik kasları yıllar içinde deriye yapıştıkları çizgiler boyunca kırışıklıklar oluştururlar. Botulinum enjeksiyonları çok seyreltilmiş şekilde genç ciltlerde kullanıldığında bu kasları yumuşatarak yapışma yerlerinde cilt çizgilerinin oluşması önlenebilir, geciktirilebilir. Bu uygulama ”Baby Botox” olarak adlandırılır. Bu uygulamanın bir diğer kullanım şekli ise “Mikro Botox” tur; bu uygulamada da botilinum toksini derinin içine aktif solüsyonlarla birlikte verilir, derideki yağ bezlerinin ve porların sıkıştırılması ile deride gerginlik ve parlaklık yaratılır. Uygulamaya hyalüronik asit de eklenerek derinin nemlendirilmesi de sağlanır. Bu uygulamalar, özellikle göz çevresindeki ince kırışıklıklarda ve mimik hareketlerinin kaybolmasını istemeyen genç şahıslarda etkili olmaktadır.
HACİM:
Yaşla birlikte yüzümüzde deri altı yağ dokusunun yok olmasına bağlı çukurlukları göz altlarında, gözyaşı oluğu ve yanağın birleşim yerlerinde, yanaklarda görebiliriz. Kaş altında, şakaklarda ve dudaklardaki kayıp, bu dokuların sağlıklı dolgunluklarını kaybetmelerine neden olur ve yüzde bir “iskeletleşme” ortaya çıkabilir. Eskiden eksilen yağ dokularının yerine konulması vücudun başka yerlerinden alınan yağlarla yapılmaktaydı. Fakat bugün dermal dolgular büyük ölçüde bunun yerini almıştır. Dolgu maddeleri çeşitli olmakla birlikte en çok kullanılan ve en tatmin edici olanlar hyalüronik asit dolgularıdır. Hyalüronik asit vücudun kendisinde bulunan bir maddedir. Uygun yoğunluk, hacim ve teknikle uygun yerlerde deri altına verildiğinde hem hacim oluşturmak, hem de derinin nemlendirilmesi ve beslenmesini sağlamak şeklinde bir taşla iki kuş vurulmuş olur. Özellikle göz altı torbaları altında kalan ve yanakta yağ dokusu erimesine bağlı olarak belirginleşen gözaltı-yanak bileşkesi oluğu ve gözyaşı oluğunda bu tür uygulamalarla çok iyi sonuç alınmaktadır.
YER ÇEKİMİ:
Yer çekiminin etkisi yanakların aşağı doğru inmesine, göz altı oluklarının derinleşmesine, yanak-dudak bileşkesinde oluklar oluşmasına ve yüz ovalinin formunu kaybetmesine neden olur. Cerrahinin işe yaradığı durum aslında budur. Alternatif olarak, yer çekimine engel olacak noktalara dermal dolgu enjeksiyonları yapılıp cilt kalitesi iyileştirilerek tatminkar sonuçlar alınabilir.
Örneğin göz altı torbaları yıllar içinde göz altından cilt altına fıtıklaşan yağ dokularından oluşur. Geleneksel olarak bunlar “alt kapak blefaroplastisi” ile cerrahi olarak alınır. Alternatif olarak, bu torbalanmalar altında kalan cilt bölgesindeki çukurlaşma dolgu enjeksiyonu ile giderildiğinde göz altı yağ torbaları gizlenmiş olur.
Sonuç olarak göz çevresi ve yüzün cerrahi uygulanmadan gençleştirilmesinde cildin yapısının kuvvetlenmesi ve iyileşmesi, doku kayıplarının yerine konması, yaşlılık çizgilerinin azaltılması için farklı yöntemlerin bir arada kullanılması en doğrusudur.